ISBN
978-977-85419-5-3
Yazar
Dr. Abdülhak Adnan Adıvar
Çeviri ve Giriş
Dr. Abdurrezzak Berekat
Baskı Sayısı
4. Basım (2023)
Dil
Arapça

 

Bilim tarihi, milletler tarihinin önemli bir yönünü temsil eder ve araştırmacılara ilmin hakikati ve sırlarını açar. Bu nedenle bilim tarihi, modern araştırmalarda önemli bir konu olarak kabul edilmektedir. Bilim hakkında çalışma yapmak; medeniyetin gelişimi ve milletlerin medeniyet inşası üzerine çalışma yapmak demektir. Bu şekilde insani gelişme sürecini tanımanın yanında, milletlerin bugünü ve yarınını oluşturmak için geçmiş ve bugün arasında köprüler kurulur.

Burada büyük bir kitap “Osmanlı Türklerinde İlim Tarihine” uzun bir yolculuk ile karşıyayız. Müellifimiz Türk doktor, politikacı ve düşünür olan Abdülhak Adnan Adıvar tıp eğitiminin yanı sıra felsefe, edebiyat ve tarih okumuştur. Bu kitabı ilk olarak Fransızca kaleme almış, daha sonra da gözden geçirilmiş ve güncellenmiş haliyle Türkçe olarak yayınlamıştır. Türkçeden Arapçaya çevirisi ise Ayn Şems Üniversitesi eski Edebiyat Fakültesi dekanı Türk dili ve edebiyatı hocası Prof. Dr. Abdurrezzak Berakat tarafından yapılmıştır. Çeviri, bu eşsiz tarihi yazmak için gösterilen büyük çabayı yansıtan açık bir dille yapılmıştır.

Kitap, on dördüncü ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında Osmanlı’da Türk bilim tarihini ele almakta ve özellikle deneysel bilimlere odaklanmaktadır. Osmanlı’da bilimin durumu, gelişimi ve bilim insanlarının çeşitli katkılarını incelemekte ve bazen de iktidar ile bilim arasındaki karşılıklı uzak veya yakın ilişkiyi ele almaktadır. Eser, sadece Osmanlı Devleti’ndeki bilimsel hareketleri incelememektedir. Bunun yanı sıra yazar, Osmanlı Türkiye’sindeki ilmî hayat ile Batı’daki ilmî hayatı karşılaştırmaya çalışmaktadır.

Herkesin kitaplığında bulunması gereken bu değerli kitabın yazarı, çeşitli dillere hakimdir. Bundan dolayı kendi döneminde bulunan farklı kaynakları inceleme imkânı bulmuş ve tarihin bu önemli dönemindeki bilimin içinde bulunduğu durumu belgeleyebilmiştir. Aslında bu kitap, Osmanlılardaki doğa bilimleri ve deneysel bilimlerdeki eserleri ve bunların yazarlarını içeren bir bibliyografyadır. Aynı zamanda hem eski hem de modern dünya kütüphaneleri arasında adeta seyahat ederken ülkesindeki âlimlerin ve eski zaman bilginlerinin yazdığı eserler arasında dolaşıyormuş hissi vermektedir. Böylece Osmanlılarda deneysel bilimler ile diğer bilimlerin gelişim tarihini öğrenmek mümkün oluyor. Araştırmacılar için konuyu kolaylaştırmak ve bu değerli kitabı mümkün olan en iyi şekilde sunmak için kitabı sekiz bölüme ayırarak yeniden adlandırdık.

Birinci bölüm: 14. ve 15. Yüzyıllar

I. Murat dönemi olan birinci bölümde, deneysel bilimlerin yıldızının Orhan Bey’in 1330-1332 yılları arasında inşa ettiği İznik okulunda parlamaya başladığını öğreniyoruz. Bu muhteşem okulun avlusuna yayılan bu yıldızın ışıklarıyla geleneksel bilimlere dayanma aşamasından doğa bilimlerini keşfetme aşamasına geçişin ilk adımları atılmıştır. Osmanlılarda akli ilimlerdeki ilk okullar ve ilk kitaplar on dördüncü yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde isimsiz bir kişi tarafından tercüme edilen “İbnü’l-Baytar Müfredatı” adlı kitap ortaya çıkmıştır. Bu kitabın o dönemde akli bilimlerde yazılmış tek kitap olduğu düşünülüyor. Yazar, kitapta Zeki Bey’in Osmanlı Devleti’nin ilk astronomu ve matematikçisi olarak gördüğü “Kadızade” başta olmak üzere zamanın önemli şahsiyetlerinin isimlerini anarak devam ediyor. Bu asır, ilklerin devri olmanın yanı sıra Osmanlı seması altında doğan deneysel bilime doğru atılan ilk adımlardır.

İkinci Bölüm: Fatih Sultan Mehmet ve Bilim:

İkinci bölümde Fatih Sultan Mehmet dönemini incelenmektedir. Bu dönemde bilimin ışığı, Fatih’in bilim ve bilim adamlarına olan ilgisinin ve sevgisinin bir sonucu olarak parlamıştı. limlerin ve ilim talebelerinin sesleri Osmanlı topraklarında yankılanmaktaydı. İlim güneşinin ışığı, utangaç bir tavırla metafizik, dil ve din ilimleri aşığı Fatih’in sarayında parladı. Bu ilimler, zamanının bilim adamlarının toplanma odası olan ve din ilimleri ve diğer ilimlerin ince meselelerinin tartışıldığı Fatih’in meclisinde yüksek bir mevki işgal ediyordu. Fatih döneminde çeviri hareketi gelişti, birçok okul ve kütüphane inşa edildi. Kuşkusuz bunlardan en büyüğü, eski ile yeni, özgünlük ve modernite arasında bir halka olan Fatih medreseleri ve kütüphanesiydi. Bu medrese, geleneksel ilimlerle deneysel bilimlerin en büyük kulelerinden biriydi.

Üçüncü Bölüm: 15. Yüzyılın Sonu ve 16. Yüzyılın Başı

II. Bayezid döneminin konu alındığı üçüncü bölümde, Osmanlı Devleti’nde deneysel bilimin semasında güneş ilerlemeye devam etti. Fatih’ten sonra da deneysel bilimlere ilgi gösterildi ancak bu ilgi, Avrupa’da bu bilimlere gösterilen ilgiden daha azdı. Osmanlı’da kitap telifi yavaştı. Hastane inşasında artış oldu. Bu yüzyılda yıldızı parlayanlar arasında o zamanın en önemli gökbilimcisi ve matematikçisi, Kadızade’nin torunu Bayram Çelebi ve Muzafferu’d-Din el-Şirazi sayılabilir.

Dördüncü Bölüm: 16. Yüzyıl ve Deniz Coğrafyası

Kanuni’nin saltanat devri olan 16. yüzyıldaki bilim ışıkları istikrarlı bir şekilde dünyayı aydınlatıyordu. Ülke genişliyor ve ordunun daha fazla güç ve zafer elde etmesi için elverişli olan deniz coğrafyasına daha fazla önem veriliyordu. Ancak o zamanlar devletin yöneliminden dolayı, deneysel bilime yeterince odaklanılmadı. Buna karşılık şairler, Kanuni’nin sarayında hoş karşılanmaya başladı. Şairlerin mısraları, deniz coğrafyasına olan ilgiyle birlikte varlığını devam ettirdi. Adeta bir denizcilik ve coğrafya feneri olan deniz bilimcisi “Piri Reis” o dönemde parlamıştı. Piri Reis, o zamanların en önemli dünya haritasını çizdi ve “Bahriye” adlı bir kitap yazdı. Deniz filosu kafilesinde ise coğrafyacı ve denizci Seydi Ali bin Hüseyin ile efsaneleri ve yolculuklarıyla ilgili güzel nükteleri anlattığı “Mir’âtü’l-memâlik” (Ülkelerin Aynası) kitabı ile “el-Muhît” adlı en önemli kitabını görüyoruz.

Osmanlılar deneysel bilimin yükselişi ve Avrupa’dan gelen haberlerinin coşkusunun hafif etkisiyle denizden sonra gökyüzüne baktılar. Saadettin Efendi adlı bir tarihçi, Sultan III. Murat’tan bir rasathane inşa edilmesi talebinde bulunmuş ve bunun üzerine rasathane inşa edilmiştir. Ancak Şeyhülislam Ahmet Efendi’nin fetvaları doğrultusunda hemen yıktırılmıştır. Böylece gökyüzü bir süreliğine bulutlarla kaplandı.

Bu dönemde Arapça ve Farsçadan büyük ansiklopedileri tercüme etme hareketi gelişti. Doktorlar, mesleklerini icra etmek izni almak için sınava tabi tutulmaya başladılar. Bu asırda zamanın büyük âlimlerinden üç kişi, acı verici trajik olaylarda idam edildiler.

Beşinci Bölüm: 17. ve 18. Yüzyıllar ve Kâtip Çelebi

IV. Mehmet’in saltanat zamanı olan 18. yüzyılın sonlarında bilim adamları varlığını sürdürmeye devam etti ancak bu ışıklar sönmek üzereydi. Bu yüzyıl, Rönesans savunucularına acı çektiren ve pek çok şikâyetlerini de beraberinde getiren genel bir durgunluk zamanına tanık oldu. Bilimsel hareket nakil, alıntı ve çeviriye dayandı. Bununla birlikte umutlar yok olmadı ve bu dönemde çok yönlü büyük bir alim olan ve Kâtip Çelebi olarak da bilinen Hacı Halife ortaya çıktı ve “Keşfü’z-Zunûn” adlı bir kitap yazdı. Kitabı için “Arapça kısa bir bilim ve felsefe tarihi kitabı” diyen Kâtip Çelebi, bilim tarihi üzerine özet niteliğinde bir kitap yazan ilk Türk olarak kabul edilmektedir.

Altıncı Bölüm: 18. Yüzyıl ve Matbaa

Kitabın altıncı bölümünde belirtildiği üzere Sultan III. Ahmet ve Sadrazam İbrahim Paşa’nın zamanında bilim ışığı, Osmanlı bilimlerinin süzüldüğü gökyüzünün ortasında yeniden kendini göstermeye başladı. Bu ışık, Osmanlı matbaasının yolunu aydınlattı. Esad ibn Ali İbrahim Müteferrika ve “Vesiletü’t-tiba’a” adlı eseri sayesinde, Sadrazam İbrahim Paşa matbaanın kurulmasını şiddetle destekledi. Şeyhülislam sadece aklî ve deneysel bilim kitaplarının basılmasına izin veren ve dinî kitapların basımını yasaklayan bir fetva yayınladı. Sadrazam, fetvayı büyük ölçüde uygulamadı. İlmî hayata ve bilim insanlarına büyük önem gösterdi ve bu sayede derleme, telif ve çeviri faaliyetleri gelişti. Osmanlılar coğrafyaya önem vermeye devam ettiler. Ömer Şifai gibi doktor ve yazar olarak ün kazanmış bazı kişiler olmasına rağmen tıp geleneksel halini korudu.

Yedinci Bölüm: 18. Yüzyılın Sonunda Tıp ve Matematik

Yedinci bölümde belirtildiği üzere 18. yüzyılın sonunda bilimin ışığı artarak parlamaya başladı. Zira Osmanlı Devleti’nde bilim yayılmış, at nallarının sesleri, silah ve gemi sesleriyle birlikte bilimsel kalkınmanın hızı artmıştı. III. Mustafa döneminde matematik gelişerek muazzam bir ilerleme kaydetti. Ayrıca ordu ile askeriyeyi geliştirmek için deniz mühendisliği okulu kuruldu.

Sekizinci Bölüm: 19. Yüzyılda tecdit hareketleri

Bu dönemde Batı’nın, ilmî hayat üzerindeki etkisi tezahür etti. Sultan III. Selim, batıdan öğretmenler getirtti ve ilmî hayata büyük önem verdi. Deneysel ve aklî bilimlerin ve dillerin öğretildiği Mühendishane-i Sultanîyi kurdu. Bu dönemde ikinci matbaa kuruldu ve bilimin ışığı Osmanlı Devleti’nde yine parladı.

Son olarak adı geçen kitap, Osmanlı Türk bilim tarihini tarihsel betimleme yöntemiyle sunuyor. Yazar, bu kitabı ilk önce Batı toplumuna sundu. Bize göre kitap, daha doğru bir tarihsel yönteme ihtiyaç duymakta, daha dikkatli ve zamanlama açısından daha tertipli bir planlamayla yayınlanmalıydı. Bu kitap bibliyografya kitapları arasında değil, bilimler tarihi kategorisine dahil edilmeli diye düşünüyoruz. Bu kitap çok zengin bir materyali temsil etmektedir. Ancak bilimlerin gelişim koşullarına doğru bir şekilde değinmeden sadece eserlerin adlarını zikrettiğinden dolayı tarihsel anlatı yönteminin doğruluğunu etkilemiştir.

Kitap, genel olarak büyük bir gayretin sarf edildiği büyük bir eserdir. Kitapta geçen eserlerin tenkit metodu, Osmanlı mirası ve yazma eserleri araştırmacıları ve okuyucularının bu değerli materyalden faydalanmasını kolaylaştırmak başta olmak üzere birçok düzeyde büyük bir fayda sağlamaktadır.

Çevirmen, notları aracılığıyla kitabın içeriğinin büyük bir bölümü hakkında eksiksiz bir fikir sunmuştur. Bu notlar, çoğunlukla Türk miras ve edebiyatıyla ilgilidir.

Kitabı Satın Alma Linkleri

WhatsApp

واتساب

Abjjad

أبجد

Google Books

E-Raf

إي رف

Asfar

Neel Wa Furat