2012 yılında Palgrave Macmillan tarafından New York’ta İngilizce olarak yayınlanan “Uygur Toplumu: Diaspora, Kimlik ve Siyasi Coğrafya” adlı kitap, 1920’lerde açıkça ortaya çıkan Uygur toplumu içerisindeki, başta Uygur kimliği ve milliyetçiliği olmak üzere, ana meseleleri ele almaktadır.

Kitap, Uygurların kendi kimliklerine nasıl sarıldıklarını, Çin kültürüne nasıl entegre olmadıklarını ve bu durumun Çinli yetkililerde nasıl bir takıntı oluşturup onları zorla entegre etme politikaları izlemeye ve sadece Uygurların değil, kimliklerinin mahremiyetini talep edip Çinli kimliğinden ayıran çeşitli azınlıkların da kimliğini yok etmeye ittiğini açıklamaktadır.

Kitapta, İslam ve Uygurlar arasındaki ilişki incelenerek Uygur toplumundaki İslam’ın tarihsel kapsamı ve Çin’in, İslam ve Müslüman azınlıklar konusundaki tutumu gözden geçirilmiş; Çin Komünist Partisi’nin, Müslüman din adamlarının geniş sosyal kontrolünü, siyasi ve ekonomik etkisini baltalamak için nasıl çeşitli önlemler aldığı anlatılmıştır. Pekin’in genel olarak Müslümanlara karşı aldığı uluslararası eleştirilere hedef olan önlemlerinden bahsedilmiş, bu uygulama ve önlemlerin tarihi anlatılarak en son uygulamalara da ışık tutulmuştur.

Kitapta aynı zamanda, Uygurlar için kaçırılan fırsatlar ve karşılaştıkları uluslararası zorluklar meselelerine ilişkin önemli faktörlere de değinilmiştir. Bunlardan başında; Çin Hükümeti’nin Uygurlara yönelik büyük ölçüde pragmatizm ile siyasi ve ekonomik çıkarların ilerlemesine dayanan politikalarına ilişkin uluslararası tutum gelmektedir. Bu bağlamda, Türk-Çin ilişkilerinde Uygurlar ele alınmış; Türkiye’nin konuyu destekleyen tutumlarına, bu tür bir desteğin Pekin ile ilişkisini nasıl etkilediğine ve birçok kez tansiyonu yükselttiğine değinilmiştir.

Ayrıca, Pekin’in iç politikaları ve Uygurların dış dünyayla iletişim kurma ve davalarını merkezi hükümetin vizyonundan çok daha öteye iletme becerilerini sınırlayan internet kontrolü ile ilgili iç zorlukları da ele alınmıştır.

Dolayısıyla kitabın önemi, Uygur meselesinin kapsamlı bir açıklamasını tarihi ve sosyal bağlamında sunmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Uygurların gerçekliğine ve Çin ile ilişkilerinin doğasına, basın haberlerinin yer aldığı kupürlerden uzak, daha kapsamlı ve derinlemesine bir bakış sunmaktadır. Ayrıca, Uygur modelini Çin’de uygulayarak etnik sorunların ortaya çıkmasında kimliğin ve dinin rolünün ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.

Çalışmayı indirin